Mevlüt Bayraktar
Köşe Yazarı
Mevlüt Bayraktar
 

YALANDAN BİR HAYAT

Her insan değişiş kişilikleri inceleyerek, değişik kitaplar okuyarak ve hayattın belirli kesitlerini kendisine örnek edinerek bir kişilik oluşturur   Her insan doğduğu ve yaşadığı yıllar içerisinde gördüğü, dokunduğu, sevdiği, özlediği elle tutulamayan, gözle görülemeyen materyallerden ban başka bir sitil oluşturur   Hepimiz böyle değilmiyiz, milyarlarca insan yaşadığımız bu dünyada hangimizin karakterleri, huyları, sevinci, üzüntüsü kısacası hayatı birbirine uyuyor? Ama gelin gürünki bu karakterleri nerden aldığımızı bizde bilmiyoruz, biri bize bu karakterini nerden aldın dese ona zan ediyorum hiç birimiz sağlıklı bir cevap veremeyiz, çünkü artık bu karakteri kendi içimizde eritmiş ve kendimize göre sentez ederek, bir kişilik karakterini kurmuşuz.   Ama aslında tüm bunlar yoktan gelmemiştir, yâda bize yerden biten meyveler gibi bu karakterler oluşmamıştır, biz bilmeyerek, fark etmeyerek başkalarının amaçladığı insan profillerini yan yana getirmiş ve böylece bir hayat, bir dünya oluşturmuşuz.   Aslında bizim hayal edemediğimiz çok şey var, göremediğimiz, anlayamadığımız hem de çok şey.   Matrix filmini seyretmişsinizdir, ben bu filmi birkaç yıl önce izlediğimde sahnelerinin içinde sakladığı birçok mesaja anlam verememiştim, ama şimdi düşündüğümde yüzde yüz uymasa da, Dünyada yaşayan milyarların hayatlarına belirli bir düzenin yön verdiğini anlıyorum. Bu düzen yıllar içerisinde geliştirdiği programlarla devamlı insanları yönetmenin programlarını en ince detaylarına kadar hesaplıyor.       Matrix te öyle değimliydi; yaşanan dünyanın aslında insanın beyninde gerçekleşen bir simülasyon olduğu gerçeğini herkes anlayamıyordu, onların dünyasını herkesin kolay kolay kavramayacağı eşsiz bir programla robotlar yönlendiriyordu. Bu gerçeği milyonlarca insan yaşarken mutlu olduklarını sanıyorlar. Hayatlarına, işlerine, yaşamlarına kendilerinin yön verdiklerinin inancındaydılar, ama içyüzüne baktığımızda aslında bu milyonlar bir program etrafında yaşıyorlardı.   Bazen içimizde fırtınalar kopar ama biriyle karşılaştığımızda yalandanda olsa gülümseriz, bazen sevmediğimiz bir insanı seviyor gibi gözükür, yanımıza geldiğinde hoş beş eder ama adam yanımızdan gittikten sonra ardından söylemediğimiz laf kalmaz   Bazen birini örnek alır, zaman gelir ona düşman kesiliriz, bazen bir davayı dava edinir ama zaman gelir o davadan kaçabildiğimiz kadar kaçarız ve bazen de biz kendimiz olmaktan utanırız, çünkü biz hiçbir zaman aslında biz olamadık.   Bundan dolayı sevgili dostlar aslında hiçbir şeye düşman olmamak gerek, şuan dahi düşman veya rakip olarak gördüklerimiz aslında bizim düşmanımız veya rakiplerimiz değildir, başkaları istiyor veya başkaları arzuluyor diye biz de kendimize düşman kabul ediyoruz. Gün gelir eleştirdiğimiz, yerden yere vurduğumuz düşünce ve ekollerin kapılarını çalar, bizi kabullenmeleri, için sürünerek girmek ister insan. Anlayacağımız olmayacak hiçbir şey yoktur.   Biz Matrix sinemasının başrolündeki Neo gibi gerçekleri görme adına birçok gerçek bilineni yerle bir etmeliyiz, kabullenmek zor olsa da gerçek dünyayı ve koşullarlını iyi okumalıyız.   Bazen bir şeye inanırız ve bu inancımızın taraftarlarını çoğaltmak içinde birçok kişinin bizim gibi inanmasını isteriz, insanlarla konuşur, yalan söyler, tartışır, insanları aldatmaya çalışırız nedir? Ben buna inanıyorum diye, diğer tüm insanlarda buna inansın isteriz. Neden biz onların inandığı gibi inanamıyoruz, onların gerçekliklerine, inançlarına ara kapı aralamıyoruz? Çünkü yazdığım gibi bizim inandığımız şey aslında bizim değil, başkaları bunu istiyor diye inanıyor ve yapıyoruz.   Bazen insanlara baktığımda özelikle siyasetle ilgilenenlere baktığımda onları cambaz gibi görürüm, bir sağında Kurt’tu saklarlar, bir kenarında Kuzu’yu, nerde ne gerekiyorsa onu gösteriyorlar, ne acayip ki bu kişiler Kurt ile Kuzunun amansız düşman olduklarını pek bilmez.   Bazen kendimizi toparlamaya çalışırız, gece yatağa uzandığımızda hayal dünyamız bazen dağılır, gerçeklerin yüzü zaman zaman aralanır gibi olsa da, hırslarımız, intikamlarımız ve en fazlası egomuz gerçekleri görmemize engel olur.   Filistinlilere yapılan İsrail katliamları aklımıza gelir ve öfkeleniriz, ama yanı başımızdaki Kobani’yi gördüğümüzde hırçınlaşırız. İslamcılar Kobani’yi göremiyorsa bizde Filistin’i görmeyiz diyoruz. Aynı şekilde Filistin hassasiyeti olanların vicdanları Kobani dramını görür ve içleri sızlar, ama belirli bir kesim Filistin’i görmemezliğinden dolayı ‘onlar Filistin’i göremiyorsa bizde Kobani’yi görmeyeceğiz’ ve böylece aslında bizim olmayan bir duygu ile insanlığa ihanet etmiş oluyoruz, düşünmeyiz Filistin’de Kobani’de ve dünyanın dört bir yanında ki mazlumlarda biziz aslında     Ve zaman gelecek bu yaptıklarımızdan dolayı kendimizden nefret edeceğiz, çünkü yıllarca içimizde, beynimizde hizmet ettiğimiz ve kendimiz sandığımız benlik aslında biz olmadığımızı anlayacağız. Artık kendimize yalan söylemesini de bilmeyeceğiz, söylesek dahi biz bu yalanlara inanmayacağız, yani kısacası kendimizi kandırmayacağız.   Bir sabah uyanırız, ban başka bir dünya gözlerimizi açarız, gerçeklerin her şeyi ile çırılçıplak olduğu bir dünya.  Yıllarca inat ile kin ile gerçek sandığımız birçok gerçeğin yalandan olduğunu görürüz. Gerçekler tüm çıplaklığı ile önümüzdedir artık, ama nedense her şey için çok geç, çoktan yolu bitirmiş koskocaman bir hayatı başkaları istemiş diye yaşamışız, bir mucize olmasını isteriz, tekrar yeniden başlamak, ama buda bir imkânsızı istemek olacak.   Çünkü gerçeklerin çıplak olduğu başka bir dünyada kendimizi buluruz…   Vesselam…
Ekleme Tarihi: 05 Aralık 2017 - Salı

YALANDAN BİR HAYAT

Her insan değişiş kişilikleri inceleyerek, değişik kitaplar okuyarak ve hayattın belirli kesitlerini kendisine örnek edinerek bir kişilik oluşturur

 

Her insan doğduğu ve yaşadığı yıllar içerisinde gördüğü, dokunduğu, sevdiği, özlediği elle tutulamayan, gözle görülemeyen materyallerden ban başka bir sitil oluşturur

 

Hepimiz böyle değilmiyiz, milyarlarca insan yaşadığımız bu dünyada hangimizin karakterleri, huyları, sevinci, üzüntüsü kısacası hayatı birbirine uyuyor? Ama gelin gürünki bu karakterleri nerden aldığımızı bizde bilmiyoruz, biri bize bu karakterini nerden aldın dese ona zan ediyorum hiç birimiz sağlıklı bir cevap veremeyiz, çünkü artık bu karakteri kendi içimizde eritmiş ve kendimize göre sentez ederek, bir kişilik karakterini kurmuşuz.

 

Ama aslında tüm bunlar yoktan gelmemiştir, yâda bize yerden biten meyveler gibi bu karakterler oluşmamıştır, biz bilmeyerek, fark etmeyerek başkalarının amaçladığı insan profillerini yan yana getirmiş ve böylece bir hayat, bir dünya oluşturmuşuz.

 

Aslında bizim hayal edemediğimiz çok şey var, göremediğimiz, anlayamadığımız hem de çok şey.

 

Matrix filmini seyretmişsinizdir, ben bu filmi birkaç yıl önce izlediğimde sahnelerinin içinde sakladığı birçok mesaja anlam verememiştim, ama şimdi düşündüğümde yüzde yüz uymasa da, Dünyada yaşayan milyarların hayatlarına belirli bir düzenin yön verdiğini anlıyorum. Bu düzen yıllar içerisinde geliştirdiği programlarla devamlı insanları yönetmenin programlarını en ince detaylarına kadar hesaplıyor.

 

 

 

Matrix te öyle değimliydi; yaşanan dünyanın aslında insanın beyninde gerçekleşen bir simülasyon olduğu gerçeğini herkes anlayamıyordu, onların dünyasını herkesin kolay kolay kavramayacağı eşsiz bir programla robotlar yönlendiriyordu. Bu gerçeği milyonlarca insan yaşarken mutlu olduklarını sanıyorlar. Hayatlarına, işlerine, yaşamlarına kendilerinin yön verdiklerinin inancındaydılar, ama içyüzüne baktığımızda aslında bu milyonlar bir program etrafında yaşıyorlardı.

 

Bazen içimizde fırtınalar kopar ama biriyle karşılaştığımızda yalandanda olsa gülümseriz, bazen sevmediğimiz bir insanı seviyor gibi gözükür, yanımıza geldiğinde hoş beş eder ama adam yanımızdan gittikten sonra ardından söylemediğimiz laf kalmaz

 

Bazen birini örnek alır, zaman gelir ona düşman kesiliriz, bazen bir davayı dava edinir ama zaman gelir o davadan kaçabildiğimiz kadar kaçarız ve bazen de biz kendimiz olmaktan utanırız, çünkü biz hiçbir zaman aslında biz olamadık.

 

Bundan dolayı sevgili dostlar aslında hiçbir şeye düşman olmamak gerek, şuan dahi düşman veya rakip olarak gördüklerimiz aslında bizim düşmanımız veya rakiplerimiz değildir, başkaları istiyor veya başkaları arzuluyor diye biz de kendimize düşman kabul ediyoruz. Gün gelir eleştirdiğimiz, yerden yere vurduğumuz düşünce ve ekollerin kapılarını çalar, bizi kabullenmeleri, için sürünerek girmek ister insan. Anlayacağımız olmayacak hiçbir şey yoktur.

 

Biz Matrix sinemasının başrolündeki Neo gibi gerçekleri görme adına birçok gerçek bilineni yerle bir etmeliyiz, kabullenmek zor olsa da gerçek dünyayı ve koşullarlını iyi okumalıyız.

 

Bazen bir şeye inanırız ve bu inancımızın taraftarlarını çoğaltmak içinde birçok kişinin bizim gibi inanmasını isteriz, insanlarla konuşur, yalan söyler, tartışır, insanları aldatmaya çalışırız nedir? Ben buna inanıyorum diye, diğer tüm insanlarda buna inansın isteriz. Neden biz onların inandığı gibi inanamıyoruz, onların gerçekliklerine, inançlarına ara kapı aralamıyoruz? Çünkü yazdığım gibi bizim inandığımız şey aslında bizim değil, başkaları bunu istiyor diye inanıyor ve yapıyoruz.

 

Bazen insanlara baktığımda özelikle siyasetle ilgilenenlere baktığımda onları cambaz gibi görürüm, bir sağında Kurt’tu saklarlar, bir kenarında Kuzu’yu, nerde ne gerekiyorsa onu gösteriyorlar, ne acayip ki bu kişiler Kurt ile Kuzunun amansız düşman olduklarını pek bilmez.

 

Bazen kendimizi toparlamaya çalışırız, gece yatağa uzandığımızda hayal dünyamız bazen dağılır, gerçeklerin yüzü zaman zaman aralanır gibi olsa da, hırslarımız, intikamlarımız ve en fazlası egomuz gerçekleri görmemize engel olur.

 

Filistinlilere yapılan İsrail katliamları aklımıza gelir ve öfkeleniriz, ama yanı başımızdaki Kobani’yi gördüğümüzde hırçınlaşırız. İslamcılar Kobani’yi göremiyorsa bizde Filistin’i görmeyiz diyoruz. Aynı şekilde Filistin hassasiyeti olanların vicdanları Kobani dramını görür ve içleri sızlar, ama belirli bir kesim Filistin’i görmemezliğinden dolayı ‘onlar Filistin’i göremiyorsa bizde Kobani’yi görmeyeceğiz’ ve böylece aslında bizim olmayan bir duygu ile insanlığa ihanet etmiş oluyoruz, düşünmeyiz Filistin’de Kobani’de ve dünyanın dört bir yanında ki mazlumlarda biziz aslında

 

 

Ve zaman gelecek bu yaptıklarımızdan dolayı kendimizden nefret edeceğiz, çünkü yıllarca içimizde, beynimizde hizmet ettiğimiz ve kendimiz sandığımız benlik aslında biz olmadığımızı anlayacağız. Artık kendimize yalan söylemesini de bilmeyeceğiz, söylesek dahi biz bu yalanlara inanmayacağız, yani kısacası kendimizi kandırmayacağız.

 

Bir sabah uyanırız, ban başka bir dünya gözlerimizi açarız, gerçeklerin her şeyi ile çırılçıplak olduğu bir dünya.  Yıllarca inat ile kin ile gerçek sandığımız birçok gerçeğin yalandan olduğunu görürüz. Gerçekler tüm çıplaklığı ile önümüzdedir artık, ama nedense her şey için çok geç, çoktan yolu bitirmiş koskocaman bir hayatı başkaları istemiş diye yaşamışız, bir mucize olmasını isteriz, tekrar yeniden başlamak, ama buda bir imkânsızı istemek olacak.

 

Çünkü gerçeklerin çıplak olduğu başka bir dünyada kendimizi buluruz…

 

Vesselam…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habersiverek.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.