Mevlüt Bayraktar
Köşe Yazarı
Mevlüt Bayraktar
 

İnsanın Aç Gözlülüğü ve Allah’ın Rızkı

Allah insanı yarattı. Ve onu yeryüzüne indirdiğinde, yalnız bırakmadı. Toprağa arpa ekti, buğday serpti… Göğe bulut koydu, yağmur döktü… Toprağın altına altın, üstüne meyve koydu… Denizlere balık, dağlara maden… Ve her canlının rızkını yazdı. Hiçbir mahlûk yoktur ki, rızkı takdir edilmemiş olsun. İnsan içinse her şey fazlasıyla vardı. Yeryüzünün hazineleri, gökyüzünün bereketi insana emanet edildi. 8 milyar insan, ömürleri boyunca yeseler de, içseler de, gezseler de… Bu dünyanın nimeti tükenmezdi. Tükenmez çünkü bu dünya cömert yaratıldı. Ama işte mesele tam da burada başladı. Allah cömertti, insan ise açgözlü… Bir kuş, sabah çıkar yuvasından, uçtuğu yere kadar rızkını bulur, akşam dönüp yine yuvaya döner… Ne yarını dert eder, ne torununu düşünür. Bir tilki, bir kurt, bir geyik… Karınlarını doyurduklarında doğa ile barışırlar. Çünkü onlar, toprağı yağmalamayı bilmezler. Ama insan… İnsan sadece doymak için yemez, sahip olmak için yer. O yüzden bir evi varken, ikinciyi alır. Yetmez, üçüncüye göz diker. Bir çocuk büyütür ama yüz yıl yetecek mal biriktirir ona… Torun doğmadan mirasını hesap eder. Kendisi toprağa karışacakken, tarlaları, şirketleri, kasaları saymakla meşguldür. Ve o biriktirdiği her lokma, bir yetimin payıdır aslında. O kasa dolusu altın, bir köy okulunun kaloriferidir. O yatırım fonu, Afrika’da açlıktan ölen bir çocuğun ekmeğidir. O yedinci arabası, yıkık bir gecekondu çocuğunun hayalidir. Ama insan oğlu öyle kördür ki… Gözü doymadan ruhu ölür. Biriktirdikçe büyüdüğünü zanneder, oysa aslında içindeki merhameti kemirir. Güç kazandığını zanneder, oysa insanlığını yitirir fark etmeden. Dünyadaki açlık, yokluk, sefalet… Zannedildiği gibi Allah’ın ihmali değil, insanın zulmüdür. Çünkü nimet adil dağıtıldı, ama insanlar adil paylaşmadı. Kimi bir lokma için dua ederken, kimi tabağındaki yemeği çöpe atar. Kimi su bulamazken, kimi havuzunu doldurur ama kalbini boş bırakır. Ve insan, öldüğünde geriye ne bırakır sanırsınız? Ne kadar mal değil, ne kadar yetimin duası ne kadar yoksulun tebessümü… İşte onun hesabını verir. Oysa ki insana düşen tek şey şuydu: Yeryüzünün misafiri olduğunu unutmamak. Bir lokma, bir hurma, bir yudum suyla da yaşanabileceğini hatırlamak. Sahip olduklarının, başkalarının eksiklerinden çalınmış olabileceğini sorgulamak. Ve biriktirmek yerine paylaşmayı öğrenmek… Çünkü Allah verir… Ama paylaştırmayı insanın vicdanına bırakır. Ve eğer hâlâ dünyada yoksulluk, kıtlık ve açlık varsa, bu Allah’tan değil… malı gözüyle tartan insanlardandır. İşte tam da bu yüzden… Bu dünya bir cennet değil. Çünkü cennet cömerttir. Ama insan, bazen cennete ihanet edecek kadar açgözlüdür. Mevlüt Bayraktar / SİVEREK  08.07.2025
Ekleme Tarihi: 08 Temmuz 2025 -Salı

İnsanın Aç Gözlülüğü ve Allah’ın Rızkı

Allah insanı yarattı.
Ve onu yeryüzüne indirdiğinde, yalnız bırakmadı.
Toprağa arpa ekti, buğday serpti…
Göğe bulut koydu, yağmur döktü…
Toprağın altına altın, üstüne meyve koydu…
Denizlere balık, dağlara maden…
Ve her canlının rızkını yazdı.
Hiçbir mahlûk yoktur ki, rızkı takdir edilmemiş olsun.

İnsan içinse her şey fazlasıyla vardı.
Yeryüzünün hazineleri, gökyüzünün bereketi insana emanet edildi.
8 milyar insan, ömürleri boyunca yeseler de, içseler de, gezseler de…
Bu dünyanın nimeti tükenmezdi.
Tükenmez çünkü bu dünya cömert yaratıldı.

Ama işte mesele tam da burada başladı.
Allah cömertti, insan ise açgözlü…

Bir kuş, sabah çıkar yuvasından,
uçtuğu yere kadar rızkını bulur,
akşam dönüp yine yuvaya döner…
Ne yarını dert eder, ne torununu düşünür.
Bir tilki, bir kurt, bir geyik…
Karınlarını doyurduklarında doğa ile barışırlar.
Çünkü onlar, toprağı yağmalamayı bilmezler.
Ama insan…
İnsan sadece doymak için yemez,
sahip olmak için yer.

O yüzden bir evi varken, ikinciyi alır.
Yetmez, üçüncüye göz diker.
Bir çocuk büyütür ama yüz yıl yetecek mal biriktirir ona…
Torun doğmadan mirasını hesap eder.
Kendisi toprağa karışacakken,
tarlaları, şirketleri, kasaları saymakla meşguldür.

Ve o biriktirdiği her lokma,
bir yetimin payıdır aslında.
O kasa dolusu altın,
bir köy okulunun kaloriferidir.
O yatırım fonu,
Afrika’da açlıktan ölen bir çocuğun ekmeğidir.
O yedinci arabası,
yıkık bir gecekondu çocuğunun hayalidir.

Ama insan oğlu öyle kördür ki…
Gözü doymadan ruhu ölür.
Biriktirdikçe büyüdüğünü zanneder,
oysa aslında içindeki merhameti kemirir.
Güç kazandığını zanneder,
oysa insanlığını yitirir fark etmeden.

Dünyadaki açlık, yokluk, sefalet…
Zannedildiği gibi Allah’ın ihmali değil,
insanın zulmüdür.
Çünkü nimet adil dağıtıldı,
ama insanlar adil paylaşmadı.
Kimi bir lokma için dua ederken,
kimi tabağındaki yemeği çöpe atar.
Kimi su bulamazken,
kimi havuzunu doldurur ama kalbini boş bırakır.

Ve insan, öldüğünde geriye ne bırakır sanırsınız?
Ne kadar mal değil,
ne kadar yetimin duası
ne kadar yoksulun tebessümü…
İşte onun hesabını verir.

Oysa ki insana düşen tek şey şuydu:
Yeryüzünün misafiri olduğunu unutmamak.
Bir lokma, bir hurma, bir yudum suyla da yaşanabileceğini hatırlamak.
Sahip olduklarının, başkalarının eksiklerinden çalınmış olabileceğini sorgulamak.
Ve biriktirmek yerine paylaşmayı öğrenmek…

Çünkü Allah verir…
Ama paylaştırmayı insanın vicdanına bırakır.

Ve eğer hâlâ dünyada yoksulluk, kıtlık ve açlık varsa,
bu Allah’tan değil…
malı gözüyle tartan insanlardandır.
İşte tam da bu yüzden…
Bu dünya bir cennet değil.
Çünkü cennet cömerttir.
Ama insan, bazen cennete ihanet edecek kadar açgözlüdür.

Mevlüt Bayraktar / SİVEREK 
08.07.2025

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habersiverek.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.