Mevlüt Bayraktar
Köşe Yazarı
Mevlüt Bayraktar
 

“Başkaları için yaşamak”

Niye hep başkaları için yaşıyoruz?   Daha doğar doğmaz kulağımıza fısıldanan ilk söz bile “el alem ne der” oluyor. Yürümeyi öğrenirken düşmememiz için değil, komşular görmesin diye dikkat ediyoruz. Okula giderken çantamızın rengi, konuşurken sesimizin tonu, gülerken dişlerimizin arası bile başkalarının onayına göre ayarlanıyor.   Bir bakıyorsun, genç kız saçını başını örterken inancından değil, mahalledeki bakışlardan korktuğu için örtüyor. Bir delikanlı sevdiğini yüksek sesle söyleyemiyor; çünkü amcası, dayısı, köyün kahvesi “ayıp” der. Bir kadın sokakta kahkaha atamıyor, çünkü yıllardır öğretilmiş: “Kahkaha iffetsizliğin kapısıdır.” Bir adam sevdiği işi yapamıyor, çünkü babasının “çevre ne der” kaygısı, onun çocukluk hayallerini boğuyor.   Ve sonra biz buna “hayat” diyoruz.   Ama aslında bu, başkalarının yazdığı bir senaryoda, figüran olarak ömür tüketmekten başka bir şey değil. Oysa bu dünyada insan kendisi için yaşayacak.   Bir kadının saçına dokunan rüzgâr, başkalarının onayını değil, onun kendi özgürlüğünü anlatmalı. Bir adamın kalbinde çarpan aşk, mahalle dedikodularına değil, o kalbin kendi ritmine kulak vermeli. İnsan, kendi istediği gibi giyinmeli, kendi istediği gibi sevmeli, kendi istediği gibi yaşamalı. Çünkü her insan bir dünyadır. Ve o dünya, ancak kendi yasalarıyla ayakta durur. Bir gün hayat bitecek…   Ve biteceği an, bütün o “başkaları” dediğimiz insanlar ortada olmayacak. Ne komşunun bakışı, ne akrabanın sözü, ne de kahvenin dedikodusu… Sadece sen kalacaksın, senin yaşadıkların, senin pişmanlıkların. Hayatın son durağında kimse “el alem ne der” diye omzuna dokunmayacak. Orada yalnızca sen ve kendi göğsünde taşıdığın yaralar, kaçırdığın sevinçler, boğduğun kahkahalar olacak.   Öyleyse neden bu kısa hayatta başkalarının çizdiği sınırlarda yaşıyoruz?   Neden başkalarının koyduğu kurallarda nefes alıyoruz?   Bir insan, kendi kalbine ihanet ederek başkalarının kurallarına uyarsa, aslında daha yaşarken ölüyor demektir.   Belki de en büyük cesaret, “el alem”in sesini susturup kendi sesini duymaktır. Çünkü hayat, başkalarının değil, senin gözlerinden gördüğün kadar vardır.   25.09.2025 SİVEREK Mevlüt Bayraktar
Ekleme Tarihi: 26 Eylül 2025 -Cuma

“Başkaları için yaşamak”

Niye hep başkaları için yaşıyoruz?
 
Daha doğar doğmaz kulağımıza fısıldanan ilk söz bile “el alem ne der” oluyor. Yürümeyi öğrenirken düşmememiz için değil, komşular görmesin diye dikkat ediyoruz. Okula giderken çantamızın rengi, konuşurken sesimizin tonu, gülerken dişlerimizin arası bile başkalarının onayına göre ayarlanıyor.
 
Bir bakıyorsun, genç kız saçını başını örterken inancından değil, mahalledeki bakışlardan korktuğu için örtüyor. Bir delikanlı sevdiğini yüksek sesle söyleyemiyor; çünkü amcası, dayısı, köyün kahvesi “ayıp” der. Bir kadın sokakta kahkaha atamıyor, çünkü yıllardır öğretilmiş: “Kahkaha iffetsizliğin kapısıdır.” Bir adam sevdiği işi yapamıyor, çünkü babasının “çevre ne der” kaygısı, onun çocukluk hayallerini boğuyor.
 
Ve sonra biz buna “hayat” diyoruz.
 
Ama aslında bu, başkalarının yazdığı bir senaryoda, figüran olarak ömür tüketmekten başka bir şey değil.
Oysa bu dünyada insan kendisi için yaşayacak.
 
Bir kadının saçına dokunan rüzgâr, başkalarının onayını değil, onun kendi özgürlüğünü anlatmalı. Bir adamın kalbinde çarpan aşk, mahalle dedikodularına değil, o kalbin kendi ritmine kulak vermeli. İnsan, kendi istediği gibi giyinmeli, kendi istediği gibi sevmeli, kendi istediği gibi yaşamalı. Çünkü her insan bir dünyadır. Ve o dünya, ancak kendi yasalarıyla ayakta durur.
Bir gün hayat bitecek…
 
Ve biteceği an, bütün o “başkaları” dediğimiz insanlar ortada olmayacak. Ne komşunun bakışı, ne akrabanın sözü, ne de kahvenin dedikodusu… Sadece sen kalacaksın, senin yaşadıkların, senin pişmanlıkların. Hayatın son durağında kimse “el alem ne der” diye omzuna dokunmayacak. Orada yalnızca sen ve kendi göğsünde taşıdığın yaralar, kaçırdığın sevinçler, boğduğun kahkahalar olacak.
 
Öyleyse neden bu kısa hayatta başkalarının çizdiği sınırlarda yaşıyoruz?
 
Neden başkalarının koyduğu kurallarda nefes alıyoruz?
 
Bir insan, kendi kalbine ihanet ederek başkalarının kurallarına uyarsa, aslında daha yaşarken ölüyor demektir.
 
Belki de en büyük cesaret, “el alem”in sesini susturup kendi sesini duymaktır. Çünkü hayat, başkalarının değil, senin gözlerinden gördüğün kadar vardır.
 
25.09.2025 SİVEREK
Mevlüt Bayraktar
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habersiverek.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.