Hayat, çoğu zaman üzerime yüklenen bir sınav gibi geldi. Gücümü, irademi ve dayanma gücümü hep sorguladı. Bazen dünyanın ağırlığı altında ezileceğimi sandım, ama her defasında dik durdum. Ellerim titremedi, bileğim bükülmedi. Her zorlukta dimdik ayakta kaldım. Ancak fark ettim ki hayatın en sert darbeleri dışarıdan değil, insanın kendi içinden gelir.
Beni ne bir insanın sözü kırabildi ne de bir felaket sarsabildi. Ama yüreğim… İşte o, her seferinde beni ele geçirdi. İnsan bazen başkalarına karşı değil, kendi içindeki o derin, ince sese karşı koyamaz. Ve o ses, çoğu zaman benim vicdanımdı, merhametimdi.
Ne zaman bir çocuğun aç gözlerini görsem, ne zaman bir kadının sessiz çığlığını duysam, ne zaman bir yetimin yalnızlığı yüreğime dokunsa… İşte o anlarda en güçlü yanlarım çökerdi. Ayakta kalabilirdim belki ama dizlerimin titrediğini, kalbimin zayıf düştüğünü bilirdim. O kadar güçlü olmaya çalıştığım dünyada beni merhametim dize getirirdi.
Bazı insanlar bu hisleri bir zayıflık sanır. “Hayat güçlü olanın dünyasıdır,” derler. Ama ben öyle düşünmüyorum. İnsan olmak, sertleşmek değil; o sertliğin içinde yumuşak kalabilmek demek. Her sustuğumda, her “Dur, yanlış bu!” dediğimde insanlığımla yüzleşirdim. Çoğu zaman bu suskunluk kayıp gibi görünürdü, ama aslında kendimle yaptığım bir barıştı.
Merhamet, vicdan, sevgi… Bunlar benim zaaflarım olmadı; bunlar beni insan yapan değerlerdi. Ama aynı zamanda, başımı öne eğdiren, kalbimi titreten en büyük gerçekliklerdi. Bir annenin gözyaşı, bir çocuğun sessiz haykırışı, bir insanın çaresizliği… Tüm bunlar beni insan yapan ama aynı zamanda içimde derin yaralar açan şeyler oldu.
Belki hayat boyu bileğim bükülmedi. Ama başımı öne eğdiren de hiçbir yenilgi değil, hep insanlığım oldu. Çünkü insan olmak, savaşı kazanmaktan çok, bazen içindeki o narin sese yenilmeyi kabul etmektir. Ve ben bu hayatta en çok insanlığıma yenildim, onunla büyüdüm.
Eğer bir gün arkamda bir iz bırakabilirsem, o iz ne gücümün kanıtı olacak ne de zaferlerimin. O iz, vicdanımdan, merhametimden, insanlığımdan gelen bir hikaye olacak. Ve o hikayede en büyük kahramanlığımın aslında insanlığıma teslim olmak olduğunu anlayacaksınız.