Mevlüt Bayraktar
Köşe Yazarı
Mevlüt Bayraktar
 

Hiçbir Ses Bu Kadar Sessiz Olmamıştı

Bir sessizlik var bu şehirde. Bildiğiniz türden değil. Camdan sarkan perdelerin bile rüzgâra küstüğü bir sessizlik. Dışarıda insanlar yürüyor, kahveler dolup boşalıyor, çocuklar caddelerde oynuyor belki… Ama biri yok. İkincisi de yok. Üçüncüsü de… Dün yine iki genç, Siverek’in göğüne karıştı. Gözyaşıyla değil, sessizlikle uğurlandılar. O ananın çığlığı içimize sinmedi, çünkü biz çoktandır duymamayı öğrendik. Sadece bu ay içinde yirmi kişi… Yirmi can… Yirmi suskunluk mezarı… Kimsenin sesi çıkmıyor. Çünkü bu ölümler bağırmıyor. Ne pankart taşıyorlar, ne isyan. Sadece gidiyorlar. Bir kapıyı sessizce kapatıp gidiyorlar. İntiharın nasıl bir şey olduğunu hiçbirimiz tam olarak bilemeyiz. Ama insanın kendi canını alması için içindeki “yaşam” denen o ışıltının tamamen sönmüş olması gerekir. Bu kolay değildir. İnsan, yaşamak için yaratılmıştır. Hayat, en temel içgüdüsüdür insanın. Ve o içgüdü sönmüşse, bir şeyler çok uzun zamandır çok yanlış gidiyor demektir. Bu Şehrin, bu ülkenin gençleri, neden her geçen gün daha çok "yaşamak istemiyor"? Ben anlatayım. Manevi boşluk... Koca bir kelime ama ne büyük bir çöküş içeriyor. Telefon ekranlarından başka hiçbir yere inanmayan bir gençlik yetişiyor. Değerin, onurun, emeğin, anlamın anlatılmadığı; yalnızca “beğeni”nin öğretildiği bir çağdayız. Her şey var ama hiçbir şey yok. O yüzden bu gençler bir gün aynaya baktıklarında kendi yüzlerini bile tanımıyor. Ve aileler... Öyle bir hale geldik ki, anneler babalar artık çocuklarının ruhuna dokunamıyor. Bir çocuk bir hata yaptığında, ilk aklına gelen “anneme, babama nasıl anlatırım” değil, “nasıl gizlerim” oluyor. İşte o ilk sır, o ilk korku bir kurşun gibi saplanıyor çocuğun kalbine. Ve susuyorlar. Susarak büyüyorlar. Susarak ölüyorlar. Sonra kısa yoldan zengin olma hastalığı… Bit koyunlar, bahisler, dolandırıcılar… Hep aynı yalan: “Bir günde zengin olacaksın.” Sonunda kalan ne? Borç. Yüz kızartısı. Çaresizlik. Ve sonunda... gökyüzüne açılan karanlık bir pencere daha. Ama asıl mesele başka. Asıl mesele şu: Bu gençler, bu şehir, bu toplum neden artık yaşamak istemiyor? Neden bir yol, bir çıkış, bir umut göremiyor? Çünkü umut konuşulmuyor. Çünkü kimse elini uzatmıyor. Çünkü psikolojik destek hâlâ “deli doktoru” deyip küçümseniyor. Çünkü maneviyatın yerini TikTok videoları aldı. Çünkü bu çocuklara kimse sevmenin, affetmenin, başa çıkmanın yolunu göstermedi. Ve en acısı… Çünkü herkes biliyor ama kimse konuşmuyor. Ben bu yazıyı bir cevap yazısı olarak yazmıyorum. Çünkü cevabım yok. Ben bu yazıyı bir çağrı olarak yazıyorum. Bir çocuğun daha “bana kimse dokunmadı” diyerek intihar etmemesi için… Bir babanın daha oğlunun mezar taşını okşarken susmaması için… Siverek, yalnızca toprağı değil; gençliğini de gömüyor. Ve biz hâlâ susuyorsak, mezara giren sadece onlar değiliz. Bu yazı bir ağıttır. Bu yazı bir çığlıktır. Ama en çok da, hayatta kalanlara yazılmış bir sorudur: Ne zaman gerçekten duyacağız? Mevlüt Bayraktar 17.06.2025 / Siverek
Ekleme Tarihi: 17 June 2025 - Tuesday

Hiçbir Ses Bu Kadar Sessiz Olmamıştı

Bir sessizlik var bu şehirde.
Bildiğiniz türden değil.
Camdan sarkan perdelerin bile rüzgâra küstüğü bir sessizlik.
Dışarıda insanlar yürüyor, kahveler dolup boşalıyor, çocuklar caddelerde oynuyor belki…
Ama biri yok.
İkincisi de yok.
Üçüncüsü de…

Dün yine iki genç, Siverek’in göğüne karıştı.
Gözyaşıyla değil, sessizlikle uğurlandılar.
O ananın çığlığı içimize sinmedi, çünkü biz çoktandır duymamayı öğrendik.
Sadece bu ay içinde yirmi kişi…
Yirmi can…
Yirmi suskunluk mezarı…

Kimsenin sesi çıkmıyor.
Çünkü bu ölümler bağırmıyor.
Ne pankart taşıyorlar, ne isyan.
Sadece gidiyorlar.
Bir kapıyı sessizce kapatıp gidiyorlar.

İntiharın nasıl bir şey olduğunu hiçbirimiz tam olarak bilemeyiz.
Ama insanın kendi canını alması için içindeki “yaşam” denen o ışıltının tamamen sönmüş olması gerekir.
Bu kolay değildir.
İnsan, yaşamak için yaratılmıştır.
Hayat, en temel içgüdüsüdür insanın.
Ve o içgüdü sönmüşse, bir şeyler çok uzun zamandır çok yanlış gidiyor demektir.

Bu Şehrin, bu ülkenin gençleri, neden her geçen gün daha çok "yaşamak istemiyor"?
Ben anlatayım.
Manevi boşluk...
Koca bir kelime ama ne büyük bir çöküş içeriyor.
Telefon ekranlarından başka hiçbir yere inanmayan bir gençlik yetişiyor.
Değerin, onurun, emeğin, anlamın anlatılmadığı; yalnızca “beğeni”nin öğretildiği bir çağdayız.
Her şey var ama hiçbir şey yok.
O yüzden bu gençler bir gün aynaya baktıklarında kendi yüzlerini bile tanımıyor.

Ve aileler...
Öyle bir hale geldik ki, anneler babalar artık çocuklarının ruhuna dokunamıyor.
Bir çocuk bir hata yaptığında, ilk aklına gelen “anneme, babama nasıl anlatırım” değil, “nasıl gizlerim” oluyor.
İşte o ilk sır, o ilk korku bir kurşun gibi saplanıyor çocuğun kalbine.
Ve susuyorlar.
Susarak büyüyorlar.
Susarak ölüyorlar.

Sonra kısa yoldan zengin olma hastalığı…
Bit koyunlar, bahisler, dolandırıcılar…
Hep aynı yalan: “Bir günde zengin olacaksın.”
Sonunda kalan ne?
Borç.
Yüz kızartısı.
Çaresizlik.
Ve sonunda... gökyüzüne açılan karanlık bir pencere daha.

Ama asıl mesele başka.
Asıl mesele şu:
Bu gençler, bu şehir, bu toplum neden artık yaşamak istemiyor?
Neden bir yol, bir çıkış, bir umut göremiyor?
Çünkü umut konuşulmuyor.
Çünkü kimse elini uzatmıyor.
Çünkü psikolojik destek hâlâ “deli doktoru” deyip küçümseniyor.
Çünkü maneviyatın yerini TikTok videoları aldı.
Çünkü bu çocuklara kimse sevmenin, affetmenin, başa çıkmanın yolunu göstermedi.

Ve en acısı…
Çünkü herkes biliyor ama kimse konuşmuyor.

Ben bu yazıyı bir cevap yazısı olarak yazmıyorum.
Çünkü cevabım yok.
Ben bu yazıyı bir çağrı olarak yazıyorum.
Bir çocuğun daha “bana kimse dokunmadı” diyerek intihar etmemesi için…
Bir babanın daha oğlunun mezar taşını okşarken susmaması için…

Siverek, yalnızca toprağı değil; gençliğini de gömüyor.
Ve biz hâlâ susuyorsak, mezara giren sadece onlar değiliz.

Bu yazı bir ağıttır.
Bu yazı bir çığlıktır.
Ama en çok da, hayatta kalanlara yazılmış bir sorudur:
Ne zaman gerçekten duyacağız?
Mevlüt Bayraktar
17.06.2025 / Siverek

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habersiverek.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.