Bir Hayalin Peşinde: Rahime’nin Hikâyesi

SİVEREK 03.03.2025 - 17:17, Güncelleme: 03.03.2025 - 17:18
 

Bir Hayalin Peşinde: Rahime’nin Hikâyesi

YazarımızMevlüt Bayraktar yazdı, ‘ Bir Hayalin Peşinde: Rahime’nin Hikâyesi’
(Gerçek Bir Hikaye) Bir Hayalin Peşinde: Rahime’nin Hikâyesi Bir yıl önceydi… Sosyal medyadan bir mesaj aldım. Çekingen ama kararlı bir ses tonu, mahcup ama umut dolu bir cümleyle kendini tanıttı: “Ben ayakta duran bir anneyim. Zor koşullar altında kendi tasarımlarımı satacağım bir tesettür mağazası açmaya çalışıyorum. Ama reklama ihtiyacım var. Araştırdım, Siverek’te sizden destek almamı önerdi çevrem.” Önce biraz kendisinden bahsetti, sonra hikâyesine, yıllardır içinde büyüttüğü hayaline geldi. Yaşadığı zorlukları anlattıkça gözümde sıradan bir girişimciden öte, büyük bir azim ve irade örneği belirmeye başladı. Birkaç telefon görüşmesinin ardından, “Size bir kahve ısmarlamak istiyorum, orada her şeyi anlatırım,” dedi. Bir pastanede buluştuk. Karşımda Rahime Yalçın vardı. Kendi imkânlarıyla bir dükkân tutmuş, içini döşemiş, kendi tasarımlarını sergilemek için kolları sıvamıştı. Ne kadar umut doluysa, bir o kadar da endişeliydi. Konuşurken parmaklarını sıkıyor, sesi zaman zaman titriyordu. Hayalini anlatırken gözleri parlıyordu, ama içinde biriken tüm korkular da gözlerinin derinliklerinde saklıydı. Söz verdiğim gibi, birkaç gün içinde dükkânına gidip haberini yaptım. Haber, TRT başta olmak üzere birçok yerde yayınlandı. Bir yıl boyunca zaman zaman iş yerinin tanıtımını yapsam da Rahime ile çok sık görüşmedik. Derken, bir gün telefonum çaldı. “Sizinle tekrar buluşmak istiyorum, yine bir kahve ısmarlayayım. Bir yıl geçti…” Buluştuğumuzda, ilk fark ettiğim şey özgüveniydi. Bir yıl önce gözlerinde umutla karışık tereddüt varken, şimdi orada inanç ve kararlılık vardı. Ama asıl merak ettiğim şey, bu bir yılda neler yaşadığıydı. Çocukluk Hayalinden Gerçeğe Rahime, küçük yaşlardan beri dikişe ve tasarıma meraklıydı. En büyük hayali, kendi markasını yaratıp büyük bir mağaza açmaktı. İlk adımını 14 yaşında attı ve minik bir butik açtı. Tasarımları büyük ilgi gördü. Küçücük yaşına rağmen başarı merdivenlerini hızla tırmanıyordu. Ta ki… 20 yaşına geldiğinde ailesinin baskısıyla evlendirilene kadar. “Hiç aklımda yoktu evlenmek,” dedi, boğazı düğümlenerek. “Ama coğrafya kaderdir diyorlar ya… İşte ben de bu kaderin kurbanı oldum.” Evliliğin ilk aylarında işine devam etti. Ancak eşi, hem huysuz hem de kıskançtı. Rahime’nin hayallerini baltalamak için elinden geleni yaptı. Ve sonunda… O çok sevdiği mesleğini bırakmak zorunda kaldı. Ama hayalini hiçbir zaman terk etmedi. İçinde bir yerlerde hep diri tuttu. Tek Başına Bir Anne “Evli kaldığım beş yıl boyunca hep aynı hayali kurdum. Ama hayat, bambaşka bir sınav hazırlamıştı bana.” Bir sabah, kocasının bir trafik kazasında hayatını kaybettiği haberini aldı. “O an dünyam başıma yıkıldı,” dedi, sesi titreyerek. “Üç çocuğum vardı. Biri beş, biri üç yaşındaydı, biri de henüz bir aylıktı. Ne yapacaktım? Kocama mı üzülmeliydim, yoksa genç yaşta dul kalışıma mı?” İlk zamanlar akrabaları, dostları, komşuları yanındaydı. “Merak etme, seni kimseye muhtaç etmeyiz,” diyorlardı. Ama zaman geçtikçe o kapılar bir bir kapanmaya başladı. “Bir noktada anladım ki, kimse sonsuza kadar yanımda olmayacaktı. Ya birilerinin eline bakacaktım ya da ayağa kalkacaktım.” Ve Rahime, ikinci yolu seçti. Yeniden Başlamak Mesleği vardı, elbise tasarlayıp dikebilirdi. Ama asıl soru şuydu: Ürünlerini nasıl satacaktı? Bir gece internette gezinirken bir mağaza sahibiyle iletişime geçti. Sohbet sırasında tasarımlarından bahsetti. Adam, örnek olarak birkaç kıyafet göndermesini istedi. İşte o an, Rahime’nin içindeki ateş yeniden yandı. “Uzun zamandır sakladığım dikiş makinamı çıkardım. Kumaşları kestim, dikmeye başladım. O gün sabaha kadar uyumadım.” Gönderdiği kıyafetler büyük beğeni kazandı. Kısa süre içinde 30 elbiselik bir sipariş aldı. “O an hissettiklerimi tarif edemem. Yıllardır ertelediğim hayalime yeniden dokunuyordum. Hem de tek başıma…” Evinin bir odasını atölyeye çevirdi. Uykusuz geceler pahasına, çocukları bir yandan büyütüp bir yandan dikim yaparak siparişleri yetiştirdi. İlk kazandığı parayı eline aldığında gözleri dolmuştu. “O parayı avuçlarımın içinde sımsıkı tuttum. Sanki yıllardır kaybettiğim benliğimi, hayallerimi, umudumu geri alıyordum.” Ve Rahime, bu küçük başarıdan aldığı cesaretle daha büyük bir adım attı. Kendi markasını kurmaya karar verdi. Ve Bugün: Amine Tesettür Rahime, hayalini bir adım ileri taşıyarak Amine Tesettür markasını kurdu. Kendi tasarladığı zarif ve şık tesettür kıyafetleriyle, kadınların hem modern hem de rahat hissetmesini sağlamak istiyordu. Amine Tesettür, kısa sürede sadece Siverek’te değil, çevre illerde de duyuldu. Bugün, mağazası büyümüş, müşteri kitlesi genişlemişti. Ama en önemlisi, artık kendi ayakları üzerinde duruyordu. “Şimdi hayalimi yaşıyorum. Ve kimse beni tekrar vazgeçmeye zorlayamayacak.” Onun gözlerindeki ışığı izlerken, aslında hayatın gerçek derslerinin insan hikâyelerinde saklı olduğunu düşündüm. Eğer doğru yerden bakarsak, her hayat bir ibret, her mücadele bir destandı. Rahime’nin hikâyesi de işte böyle bir destandı. Ve o destanın kahramanı, artık başı dik yürüyordu. Not: Ramazan ayı öncesi bu yazı kaleme alınmaya başlanmıştı.. Mevlüt Bayraktar / Siverek 02.03.2025
YazarımızMevlüt Bayraktar yazdı, ‘ Bir Hayalin Peşinde: Rahime’nin Hikâyesi’

(Gerçek Bir Hikaye)
Bir Hayalin Peşinde: Rahime’nin Hikâyesi

Bir yıl önceydi… Sosyal medyadan bir mesaj aldım. Çekingen ama kararlı bir ses tonu, mahcup ama umut dolu bir cümleyle kendini tanıttı:

“Ben ayakta duran bir anneyim. Zor koşullar altında kendi tasarımlarımı satacağım bir tesettür mağazası açmaya çalışıyorum. Ama reklama ihtiyacım var. Araştırdım, Siverek’te sizden destek almamı önerdi çevrem.”

Önce biraz kendisinden bahsetti, sonra hikâyesine, yıllardır içinde büyüttüğü hayaline geldi. Yaşadığı zorlukları anlattıkça gözümde sıradan bir girişimciden öte, büyük bir azim ve irade örneği belirmeye başladı. Birkaç telefon görüşmesinin ardından, “Size bir kahve ısmarlamak istiyorum, orada her şeyi anlatırım,” dedi.

Bir pastanede buluştuk. Karşımda Rahime Yalçın vardı. Kendi imkânlarıyla bir dükkân tutmuş, içini döşemiş, kendi tasarımlarını sergilemek için kolları sıvamıştı. Ne kadar umut doluysa, bir o kadar da endişeliydi. Konuşurken parmaklarını sıkıyor, sesi zaman zaman titriyordu. Hayalini anlatırken gözleri parlıyordu, ama içinde biriken tüm korkular da gözlerinin derinliklerinde saklıydı.

Söz verdiğim gibi, birkaç gün içinde dükkânına gidip haberini yaptım. Haber, TRT başta olmak üzere birçok yerde yayınlandı. Bir yıl boyunca zaman zaman iş yerinin tanıtımını yapsam da Rahime ile çok sık görüşmedik. Derken, bir gün telefonum çaldı.

“Sizinle tekrar buluşmak istiyorum, yine bir kahve ısmarlayayım. Bir yıl geçti…”

Buluştuğumuzda, ilk fark ettiğim şey özgüveniydi. Bir yıl önce gözlerinde umutla karışık tereddüt varken, şimdi orada inanç ve kararlılık vardı. Ama asıl merak ettiğim şey, bu bir yılda neler yaşadığıydı.

Çocukluk Hayalinden Gerçeğe

Rahime, küçük yaşlardan beri dikişe ve tasarıma meraklıydı. En büyük hayali, kendi markasını yaratıp büyük bir mağaza açmaktı. İlk adımını 14 yaşında attı ve minik bir butik açtı. Tasarımları büyük ilgi gördü. Küçücük yaşına rağmen başarı merdivenlerini hızla tırmanıyordu. Ta ki…

20 yaşına geldiğinde ailesinin baskısıyla evlendirilene kadar.

“Hiç aklımda yoktu evlenmek,” dedi, boğazı düğümlenerek. “Ama coğrafya kaderdir diyorlar ya… İşte ben de bu kaderin kurbanı oldum.”

Evliliğin ilk aylarında işine devam etti. Ancak eşi, hem huysuz hem de kıskançtı. Rahime’nin hayallerini baltalamak için elinden geleni yaptı. Ve sonunda… O çok sevdiği mesleğini bırakmak zorunda kaldı.

Ama hayalini hiçbir zaman terk etmedi. İçinde bir yerlerde hep diri tuttu.

Tek Başına Bir Anne

“Evli kaldığım beş yıl boyunca hep aynı hayali kurdum. Ama hayat, bambaşka bir sınav hazırlamıştı bana.”

Bir sabah, kocasının bir trafik kazasında hayatını kaybettiği haberini aldı.

“O an dünyam başıma yıkıldı,” dedi, sesi titreyerek. “Üç çocuğum vardı. Biri beş, biri üç yaşındaydı, biri de henüz bir aylıktı. Ne yapacaktım? Kocama mı üzülmeliydim, yoksa genç yaşta dul kalışıma mı?”

İlk zamanlar akrabaları, dostları, komşuları yanındaydı. “Merak etme, seni kimseye muhtaç etmeyiz,” diyorlardı. Ama zaman geçtikçe o kapılar bir bir kapanmaya başladı.

“Bir noktada anladım ki, kimse sonsuza kadar yanımda olmayacaktı. Ya birilerinin eline bakacaktım ya da ayağa kalkacaktım.”

Ve Rahime, ikinci yolu seçti.

Yeniden Başlamak

Mesleği vardı, elbise tasarlayıp dikebilirdi. Ama asıl soru şuydu: Ürünlerini nasıl satacaktı?

Bir gece internette gezinirken bir mağaza sahibiyle iletişime geçti. Sohbet sırasında tasarımlarından bahsetti. Adam, örnek olarak birkaç kıyafet göndermesini istedi. İşte o an, Rahime’nin içindeki ateş yeniden yandı.

“Uzun zamandır sakladığım dikiş makinamı çıkardım. Kumaşları kestim, dikmeye başladım. O gün sabaha kadar uyumadım.”

Gönderdiği kıyafetler büyük beğeni kazandı. Kısa süre içinde 30 elbiselik bir sipariş aldı.

“O an hissettiklerimi tarif edemem. Yıllardır ertelediğim hayalime yeniden dokunuyordum. Hem de tek başıma…”

Evinin bir odasını atölyeye çevirdi. Uykusuz geceler pahasına, çocukları bir yandan büyütüp bir yandan dikim yaparak siparişleri yetiştirdi. İlk kazandığı parayı eline aldığında gözleri dolmuştu.

“O parayı avuçlarımın içinde sımsıkı tuttum. Sanki yıllardır kaybettiğim benliğimi, hayallerimi, umudumu geri alıyordum.”

Ve Rahime, bu küçük başarıdan aldığı cesaretle daha büyük bir adım attı. Kendi markasını kurmaya karar verdi.

Ve Bugün: Amine Tesettür

Rahime, hayalini bir adım ileri taşıyarak Amine Tesettür markasını kurdu. Kendi tasarladığı zarif ve şık tesettür kıyafetleriyle, kadınların hem modern hem de rahat hissetmesini sağlamak istiyordu. Amine Tesettür, kısa sürede sadece Siverek’te değil, çevre illerde de duyuldu.

Bugün, mağazası büyümüş, müşteri kitlesi genişlemişti. Ama en önemlisi, artık kendi ayakları üzerinde duruyordu.

“Şimdi hayalimi yaşıyorum. Ve kimse beni tekrar vazgeçmeye zorlayamayacak.”

Onun gözlerindeki ışığı izlerken, aslında hayatın gerçek derslerinin insan hikâyelerinde saklı olduğunu düşündüm. Eğer doğru yerden bakarsak, her hayat bir ibret, her mücadele bir destandı.

Rahime’nin hikâyesi de işte böyle bir destandı.

Ve o destanın kahramanı, artık başı dik yürüyordu.

Not: Ramazan ayı öncesi bu yazı kaleme alınmaya başlanmıştı..

Mevlüt Bayraktar / Siverek

02.03.2025

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habersiverek.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.